Suratım Nazlış'ın pastel boyaları ile yeşile boyanmış;
Üzerimde hamile iken giye giye belini gevşettiğim için sürekli belimden düşen eşofmanım;
Balkondaki çamaşırları toplar;
Makinedekileri boşaltır;
Boşalttıklarımı asar;
Ve bir yandan da annemden öğrendiğim gibi teflon tavada pişirdiğim börek yanmasın diye mutfağa gidip gelirken;
Fark ettim ki;
Çok da uzun olmayan bir zaman öncesine kadar sadece annemin yapmakla yükümlü olduğuna inandığım, benim dünyamın dışında olan, kendime adeta yakıştıramadığım işlerle geçiyor günlerim.
Evet, kitap okuyorum, bulduğum her vakitte; kendi bloglarımı yazıyorum, başkalarının bloglarını takip ediyorum; bir tür terapi olduğunu fark ettim, örgü örmeyi öğrenmeye çalışıyorum; doktora tezimi yazma psikolojisine girmeye çalışıyorum...
Ama günümün çoğu yemek yaparak, ortalık toplayarak ve birşeyleri düzen içerisinde tutmaya çalışarak geçiyor, ya da bu işleri düşünerek.
Eskiden yemek yediği tabağı bile mutfağa götürmeyen ben, çorabının yerini bile annesine soran ben, 26 yaşına kadar suyunu annesinden istemiş olan ben.
Bugün işte öyle perişan bir halde evin içinde dört dönerken farkına vardım durumumun. Tuhafıma gitti. Halimden memnun olmadığımdan değil, benim seçimim bu, zaman zaman tereddütlerim olsa da asla pişman değilim. Ama galiba bir evin annesi olduğum gerçeği dank etti kafama. Sadece annelere özgü sanılan işlerin artık benim sorumluluğum olduğu gerçeği. Tuhaf işte. Artık çocuk değil de anne olmak, bir evin sorumluluğunu taşımak.
Galiba ben bu günün hiç gelmeyeceğini sanmıştım.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
Merhaba Nihan,
aynen senin gibi (her ne kadar tez olmasa da) bir yandan hazırladığım kitaba konsantre olmaya bir yandan da kendi deyimimle yaşanan bir evi yaşanmıyormuş gibi gösterme çabasından başka bir şey olmayan ev işlerine adanmış ikili bir hayat içindeyim..
BAsit bir denklem adlı yazımı ile senin bu yazın arasında hoş paralellikler buldum.
Demek yalnız degilim :)
http://anlatanne.blogspot.com/2007/04/basit-bir-denklem.html
sevgiler
ve gorusmek uzere
Nihan Merhaba,
Ben de aynı şekilde düşünürdüm. Anne olmadığım için belkide hala annelik sadece anneme ait bir sıfat gibi geliyor bana. Anne olduktan sonra birçok şeyi anlıyor galiba insan. Henüz yaşamadım ama tahmin ediyorum. Evlilik+annelik=Evin Annesi yapıyor insanı. Halbuki biz daha birkaç yıl önce çocuktuk...
Sevgiler.
Nedense blogger gelen yorumlari e-maille bildirmeyi bıraktığı için bu yorumları şimdi tesadüfen gördüm.
Binnur, ev işlerini yaşanan bir evi yaşanmıyormuş gibi gösterme çabası olarak tanımlaman çok hoşuma gitti. Hemen kocama ileteceğim bunu. Yazını da derhal okuyacağım.
Sebla, gerçekten de insan anne olmadan evin annesi gibi hissetmiyor kendini. Ama evin annesi gibi hissetmek de bir tuhaf geliyor bana. Dedim ya nedense ben bugünün hiç gelmeyeceğini sanmıştım.
Post a Comment