Tuesday, July 10, 2007

Son sardunyalar








Güldüğüm ama çok çok güldüğüm bir zaman vardı.

Hiçbir derdim, tasam olmadan yaşadığım.

Hayatı eğlence olarak gördüğüm.

Çok da eğlendiğim.


Kısacası genç olduğum, çocuk olduğum.

Herkes gibi.


Bu çocukluk, bu gençlik tam olarak ne zaman biter.


Sınırsız gülmeler hangi dakika, hangi saniye yerini endişelere, sorumluluklara bırakmaya başlar.


Hiçbir şeyin eski tadı kalmadı artık duygusu insanın içine tam olarak ne zaman yerleşir.


Pek azımız fark edebiliriz bunu.


Birgün bir bakarız, artık büyümüşüzdür, hayat aslında bayram değildir, en sıkı sarıldığımız arkadaşların yerinde yeller esiyordur, yerlerini belki de başkaları almıştır, eskileri gibi olmasa da, hiçbir şey ama hiçbir şey eskisi gibi olmasa da... Hayat devam etmektedir.


Ne zaman, nasıl büyüdüğümüzü fark edemediğimizden belki de, çok koymaz çoğumuza gençliğimizi, çocukluğumuzu, kayıtsız şartsız kahkahalarımızı yitirmek... Yeni hayatımızı kabulleniriz, zaman zaman eskiyi ararız, özleriz ama bir şekilde yenin de tadını çıkarmasını öğreniriz.


Eğer ne zaman ve nasıl büyüdüğümüzü fark etmediysek, eğer gençliğin hayal aleminden, hayatın gerçeklerine geçiş kendini hissettirmemişse...


Ama eğer hissettirirse.


Yani bir gece hayal aleminde yatıp, bir sabah hayatın gerçeklerine uyanırsanız.


Uyandığınızda artık eskisi gibi gülmenizin, hayata eskisi gibi toz pembe gözlüklerle bakmanızın mümkün olmadığını fark ederseniz...

Benim çocukluğum, benim gençliğim, benim kayıtsız şartsız kahkahalarım şehir içinde son sürat giden, arabasının kontrolünü kaybedip karşı şeritte, hiçbir şeyden habersiz evine gitmeye çalışan Elifim'in kafasına uçan bir araba sayesinde son buldu, ya da zaten son bulmuştu da ben o zaman herşeyin farkına vardım.

Elif gittiğinden beri, bu şekilde gittiğinden beri, hiçbir şey aynı değil sanki, hala çok gülsem de çok konuşsam da, birşey hep eksik...

Kahkahalarımın, bitmez tükenmez hikayelerimin gözlerinin içi gülen ortağı eksik...

Kalbinin iyiliği yüzüne yansımış canım arkadaşım eksik.

Sen gittin gideli Elif, seni düşünmeden bir günüm geçmedi.

Önceleri daha çok, şimdi daha az, önceleri ağlayarak, şimdi hafiften içim sızlayarak.

Evlendim, kızım oldu, kızımın adını Elif koymak istedim, sana kızımı anlatmak istedim, acaba kızımı sever miydin çok merak ettim, her gününü beraber geçirdiğimiz son yaz tatilinden sonra kendi hayatlarımıza dalar da birbirimizi ihmal eder miydik, yoksa study'de, manzarada, bizim evde, benim seni zorla uyandırıp sınava soktuğum zaman olduğu gibi o gülen halimizle mi kalırdık kendi kendime hep sordum. Sen gidince o günler de öyle dondu kaldı, hayatımın o dönemi öyle dondu kaldı, kabul etmesi çok zor oldu benim için.

Nereden çıktı şimdi tüm bunlar kızım ya mı diyorsun bana.

Yaşasaydın, 31 yaşına basacaktın ya, 25 Haziran doğumgününündü ya, oradan çıktı. Unuttum mu sandın, hiç unutmadım, bana gel dedin rüyamda, gelemedim, yapamadım ama doğumgününü hep kutladım.

Doğumgünün kutlu olsun canım arkadaşım.

Not: OHY iyi, kızımın adı Nazlı.



4 comments:

Unknown said...

Sevgili Nihan,

Rastlantının böylesi diye bir film vardı, bir kızın metroya binmesi ve o kızın metroyu kacirması durumunda iki şekild d gelişen bambaşka hayatını anlatıyordu. Senin anlattığın gibi biri Elifsiz diğeri Elifli... Ben de 21 yıldır o akşam üzeri belki karşısında internt olsaydı da kalp krizi geçirdiğini anlasaydı ve kendini kurtarsaydı babalı bir yaşam nasıl olur diye düşünür o kahkahalarımın kesildiği anı senin gibi net anlatabilirim.
Canını kaybetmişşin belli o yüzden ne yazsam boş, sadece sni anlıyorum ve yanında olabiliyorum.
Elifine bir doğum günü kutlaması da benden olsun, tüm Elifini kaybedenlre de sabırlar...

Sevgilr,

Nihan said...

Filmi biliyorum Papatya, Gywenth Paltrow oyunuyordu değil mi, çok beğenmiştim, gerçekten de çok merak ediyorum Elif gitmeseydi, hayatımın en neşeli dönemini paylaştığım Elifle ilişkimiz, hayatımız nasıl olurdu diye.
Ve ben de tıpkı senin gibi eğer Elif o gün işten geç çıksaydı, her zaman yaptığı gibi spora gitseydi, ben onu arasaydım, 2 dk. daha geç çıkmasına neden olsaydım diye çok düşündüm. Ama bir yerde kaderin önüne ne yazık ki geçilemiyor.
Ben de sana sabırlar diliyorum, baba kaybetmek çok zor, biliyorum.

YILDIZNAF said...

Merhaba Nihan Hanim,
Cafe Fernando'da dolasirken isminizi gorup sayfaniza ugradim ve bu yazi ile karsilastim. Onlar boyle aniden gidince yasanan saskinligi, yoksunlugu, acabalari cok iyi anlatmissiniz...Ne cok sey yarida kaliyor...Hani ben senin sen benim cocuklarimla oynayacaktin gibi...
Benim "Meryem'ime Requiem" yazimda ayni duygularla yazildi, insan onlara bir sekilde seslerini duyurmak istiyor cunku...Duyduklarina ve birgun tekrar gorusecegimize gonulden inaniyorum aksi takdirde yasam cok anlamsiz olurdu...Ama dogada herseyin bir nedeni nicini anlami var...Bizim bu ozlemlerimizin bir cevabi olacak...Sevgilerimle...

Nihan said...

Yıldıznaf okudum yazını, çok çok da duygulandım.